Dr. Ayça Kaya’nın Değerlendirmeleriyle Türkiye'de Sağlık Okuryazarlığı
Bayer’in desteği ile IPSOS araştırma şirketinin yapmış olduğu ‘TÜRKİYE SAĞLIK OKURYAZARLIĞI ARAŞTIRMASI 2021’ çalışmaları sonucunda, ortaya çıkan dramatik sonuçlardan biri; örneklem kesimin yüzde 74’ünün daha önce sağlık okuryazarlığı kavramını duymamaları ve sağlık okuryazarlığı kavramını duyanların da yüzde 65’inin bu kavram hakkında pek/hiç bilgili olmadıklarıydı. Sağlık okuryazarlığı hakkında yeteri kadar bilgiye sahip olunmaması da maalesef toplumda kontrol amaçlı doktora gitme oranlarının azalmasına, bu doğrultuda etkin ve doğru tedavilerden faydalanamamaya, hareketsiz bir yaşama ve kötü alışkanlıkların artışına neden olmaktadır. Bu durum da koruyucu sağlığı doğrudan etkilemektedir.
Görüşmecilerin neredeyse tamamı hemen hemen her gün internet kullanıyor olmasına hatta günde ortalama 4,18 saatini internette geçirmesine rağmen, büyük bir çoğunluğunun sağlık okuryazarlığı kavramını daha önce hiç duymadıkları belirtilmiştir. Bu da demek oluyor ki internet kullanıcıları, internette geçirdikleri vakti sağlık sitelerinde geçirmiyorlar.
Toplumun sağlık ile ilgili bilgiye erişim kaynaklarına baktığımızda ise yüzde 60 oranında internet haberleri ve sosyal medya üzerinden bilgi edinildiğini görebiliyoruz, ancak bu kaynakların güvenilirliğine bakıldığında çıkan sonuç yüzde 6. Doğru bilgiye ulaşım ve güvenilirlik olarak bakıldığında ise; araştırmada en sağlam kaynaklardan biri aile hekimleri olarak görülmektedir. Toplumun sağlık okuryazarlığını ve sağlık bilincini arttırmak, doğru bilgiye ulaşmasını sağlamak noktasında aile hekimleri büyük önem taşımaktadır.
10 kişiden 7’si genel sağlık durumunu “iyi” olarak değerlendirirken, yüzde 20’lik kesim sağlık durumunun hayat kalitesini olumsuz etkilediğini belirtmiştir. Özellikle sigara ve tütün ürünleri tüketimi, alkol kullanımı, egzersiz ve uyku düzeyi sağlıklı yaşam unsurlarını negatif olarak etkileyen faktörlerdir. Aynı zaman da ilerleyen yaşla beraber artabilecek sağlık sorunlarını önlemek amacıyla toplumun yüzde 81’i sağlıklı kalabilmek adına çaba gösterdiğini belirtmiştir. Genel sağlık açısından sağlık okuryazarlığına dair bilinç düzeyi biraz daha yüksek olsa da cinsel sağlık konusunda her 10 kişiden 4’ü bu konuda bilgili olmadığı, kadınların ise bu konuda daha az bilgili oldukları gözlemlenmiştir. Yüzde 62’lik bir kesim daha önce hiç cinsel sağlık konusunda sağlık kuruluşuna başvurmadığını söylerken, sadece 10 kişiden 3’ü şikâyete bağlı olarak doktora gittiğini belirtmiştir. Bu durumda erken teşhis şansı geciktiği için hastalık sürecinde ilerleme ve tedavide daha komplike yöntemler kullanılması gerekmektedir. Yine bu alandaki bilgi yetersizliğinden dolayı aile planlamasında eksiklikler gözlemlendiği için hem sağlık alanında hem ekonomik olarak güç durumlar meydana gelebilmektedir.
Her 5 kadından 3’ü ise kendisine meme muayenesi yaptığını belirtirken, bu grupta özellikle çocuk sahibi kadınların kendilerine meme muayenesi yapma oranlarının daha yüksek görülmektedir. Bunun da nedeni, gebelik ve sonrası dönemde kadın doğum uzmanlarından sağlık hizmeti almış olmaları olabileceği tahmin edilmektedir.
Pandemi döneminde ise görüşmecilerin yüzde 65’i önceki dönemlere kıyasla sağlıklarına daha fazla dikkat ettiğini, yüzde 62’si bu dönemle beraber sağlığı konusunda daha çok kaygılandığını belirtmiştir. Pandemi dönemi hayatımızın belirli bir dönemini negatif anlamda etkilese de, zaman içinde toplumun hijyen ve sağlık alanlarında bilgi düzeyinin artmasına ve sağlık okuryazarlığının gelişmesine katkıda bulunacağını söyleyebiliriz.